“İNSAN HAKKINA SAYGISI OLMAYANDAN HAYVAN HAKKI BEKLİYORUZ” – SERRA YILMAZ
Hangi hayvan olmak isterdin?
Kedi olmak isterdim çünkü kedinin bütün çevikliği, bağımsızlığı, özerkliği hep imrendiğim bir şey. Onun dışında mesela bir dişi kaplan da olmak isterdim doğrusu. Çünkü çok çevik, hızlı ve güzel.
Hayvanların en olağanüstü bulduğun özellikleri neler?
İhtiyaç dışında birbirine kötülük yapmamaları.
Hayvanlara uygulanan şiddetin önüne sence nasıl geçilebilir?
Hayvana uygulanan şiddet de, insana uygulanan şiddet de bence birbirinden ayrı şeyler değil. Genelde şiddetin önüne geçebilmek için, şiddeti övücü şeylerin bir kere hayatımızdan tamamen çıkarılması gerekiyor. Bunun için de bütün haberlerin yok edilmesi gerekiyor! Bir sürü konuda sansür getirmeye çok hazır olan hükümet genelde şiddete ilişkin konularda hiç sansürcü değil dolayısıyla vahim olanın ya da yozlaşmanın ne olduğu konusunda tanımlarımız hiç aynı değil diye düşünüyorum.
Bu konudaki sorumlukluklar bazında bir hiyerarşi olsa, nasıl bir dağılım olması gerekir?
Eşit bir dağılım olması gerekir ama öyle değil durum. Onun için genelde bireylere ve sivil toplum kuruluşlarına çok daha fazla iş düşmekte bu konuda günümüzde.
İnsanlar talep etmediği sürece hükümet zaten bir şey yapmıyor.
Yapmıyor tabii.
İtalya ve Fransa başta olmak üzere sık sık yurtdışına gidip geliyorsun, sence hayvanlara uygulanan şiddet Türkiye’de daha çok görülen bir şey mi?
Birçok yerde var; Latin Amerika’da da çok var. Yani hayvanların daha ziyade başıboş olabildiği ülkelerde daha fazla var. Mesela Fransa’da sokakta “sokak köpeği” veya “sokak kedisi” görmek mümkün değil. Japonya’da da öyle, köylük alanda bile sokakta dolaşan kedi gördüğümde “aaa kedi!” diye çığlık atıyordum. O hayvanlara şiddet uygulanabilmesi için sahipsiz olmaları gerekiyor. Sahibinden de kötü muamele gören hayvan vardır tabii, kocasından dayak yiyen kadınlar olduğu gibi. Dolayısıyla bence sırf bizlere özgü bir şey değil. Çünkü şiddet sadece bir hayvanı öldürmek, vurmak değil; mesela sahiplenilen bir hayvanın tatile giderken otobana terk edilmesi Fransa’da çok yaygın bir şey. Bu da bir şiddet.
Hayvana gösterilen sevgi veya şiddet ile eğitim veya cehalet arasında nasıl bir bağlantı var?
Hayvana gösterilen kötü muamele veya şiddet ile insana gösterilen kötü muamele ve şiddet, eğitimle alakalı değil. “Öyle olsaydı keşke” derdim. Ama bunu yalanlayan çok durum gördüm çevremde. Karı-koca, ikisi de yüksek eğitim almış ve yine de şiddetin dışında kalamayan insanlara çok tanık oldum. Dolayısıyla şiddetle olan ilişkinin çocukluğa uzandığını düşünüyorum.
İş yine 0-6 yaş eğitimine düşüyor…
Kesinlikle ve kendi hayatında yaşananlarla da çok ilgili. Ve ne yazık ki “eti senin kemiği benim”, “kızını dövmeyen dizini döver”, “dayak cennetten çıkmadır” türünden şiddeti zaten meşrulaştıran atasözlerinin bile çok sayıda olduğu bir kültürün toplumuyuz. Dolayısıyla üniversiteliler arasında da şiddetin olmadığını söylemek mümkün değil.
Hayvanlar için senin yaptığın çalışmalar, ya da dahil olduğun gruplar var mı?
Yok, hayır. Herhangi bir hayvan koruma örgütüne dahil değilim. Açıkçası o konuda çalışmadım.
Düşünüyor musun peki, bir eksiklik olarak görüyor musun?
Bir eksiklik olarak görmüyorum çünkü o kadar çok şey var ki… çok fazla açgözlü olmanın gerekli olmadığını düşünüyorum. Her yere davranmak mümkün değil, benim hayatım yoğun bir hayat. O hayat içinde hayvan cemiyetlerine, hayvan korumaya militanlık yapacak bir zamanım yok ne yazık ki.
Her “hayvan seviyorum” diyenin bir dernek kurmasına ne diyorsun?
Merkezi olsa çok daha etkili olur diye düşünüyorum çünkü bu kadar bölünmüş bir örgütlenmenin çok yararı olmadığını düşünüyorum. Amaca ulaşmak için bütünleşmiş, birleşmiş olmak her zaman için daha iyi.
Hayvanların anlayabileceği tek bir cümle söyleyecek olsan, bu ne olurdu?
“İnsandan kendini sakın” derdim.
Gergedan’ı temsil etmeyi kendin özellikle istedin, neden?
Çünkü soyu tükenmekte olan çok ilginç bir hayvan, çok ilginç özellikleri var. Bir de büyüleyici bir yanı var, o da gergedanın boynuzunun tek bir kılın kendi üstünde dönmesinden oluşması. Çok güçlü ama bir yandan da çok barışçıl, tehdit altında kalmadığı sürece kimseye saldırmayan bir hayvan. Otobur bir hayvan. O nedenle geçmiş zamanlarda da özel bir uğur olarak kabul ediliyor.
Hayvanlarla ilgili hoş bir hikayen, hatıran var mı?
Benim çıtır diye bir kedim vardı, Suadiye’deki köşkte edindiğim bir hayvandı. Beyaz, siyah lekeleri var. Kuyruğu tamamen simsiyah , ucu da bembeyazdı. Biz köşkü satıp Cihangir’e taşındığımızda, o gün Çıtı’ı yakalayamadım köşke getirmek için ve o büyük bir dram oldu. Birkaç gün sonra babam bir araba ayarladı, köşke gittik ve Çıtır geri getirildi. Cihangir’de oturduğumuz daire bahçeli bir daire olduğundan Çıtır kendi hayatını yaşıyor, istediği gibi giriyor çıkıyor. Çok müşfik, çok iyi huylu bir erkek kediydi. Bir sürü sevgililer vardı mahallede, kapıya dişiler gelir, bunu çağırırlar, balkon kapısının önünde koklaşıp sevişirlerdi. Ben o sırada üniversite talebesiyim, Çıtır kaldı Cihangir’de annemle. Annem de her sene en aşağı bir, bir buçuk ay gelir Fransa’da yanımda kalır ya da birlikte dolaşırız. Çıtır’a kapıcımız Kemal Efendi bakıyordu o zamanlarda. Ama Çıtır çok içerlemiş anneme. Annem İstanbul’a dönüyor, Çıtır yok, birkaç gün gelmemiş, annem bir arabanın altında kaldı herhalde diye düşünmüş… Sonra Cihangir Caddesi’nin Alman Hastanesi tarafındaki ucunda Çıtır’a rastlıyor, annemin evi de o caddenin öteki ucunda. Çıtır annemi görüyor, yanına geliyor, başlıyor konuşmaya, azarlamaya. Yol boyunca eve gidene kadar annemin peşinde “nereye gittin, beni bıraktın da gelmedin bunca zaman” diye söylenerek. Annem o zaman dedi ki rahmetli, taksi durağı vardı evin orada: “resmen utandım” dedi “kedi beni azarlayaraktan taksi şoförlerinin önünden geçtim!”. Çıtır’ı çok severdim ve çok matrak çünkü mahallede hala, sokaktaki kedilerin bir sürüsünde Çıtır’ın fizik özelliklerini görüyorum. O Çıtır’dan kalan bir gen, onun soyundan gelen kedileri ayırt edebiliyorum.
Şu anda bir hayvanınız var mı?
Hayır, bundan sonra da olmayacak.
Sürekli seyahat ettiğiniz için herhalde.
Evet, yani mümkün değil bir hayvan almam.