CEHENNEMDEN ÇIKAN ÇILGIN TÜRK – METEHAN MERT ÇAKIR
Vallahi bu lafı kendisi söyledi! “Kullanırım bak” dedim, uyardım, bir itirazını duymadım. Başlık olarak da fena olmadı hani. Metehan Mert Çakır, Türkiye’deki rock camiasının bilinen isimlerinden. Hellboy gibi heybetli, bir anti-kahraman gibi de bildiği doğruyu kimseden esirgemeyen bir insan.
Pek çok şeyi aynı anda yapıyorsun, seni tanımayanlar için kendini kısaca anlatabilir misin?
Rock FM Türkiye ve KarmaTürk 99’un Genel Yayın Yönetmeni’yim. Hafta içi her akşam 17:00-20:00 arası Rock FM’de Arka Koltuk adında bir programım var. Yaklaşık on senedir Catafalque adında bir grubun vokalistliğini yapıyordum fakat grup geçen sene dağıldı ama müzik çalışmaları devam ediyor. Onun dışında Nar Group radyolarının tüm etkinlik ve sponsorluk işlerini ben yürütüyorum. Bunun dışında da çeşitli yerlere yazılar veriyorum. Rock FM olarak kendi konser organizasyonlarımızı da yapmaya başlıyoruz bu sene, o yüzden ekstra bir çalışmaya vakit kalmıyor zaten. Türkiye’de hobisiyle işini birleştirebilen yegane adamlardan bir tanesiyim. Benim hayatımı temsil eden şey rock müzik, rock yaşama tarzı ve Rock Fm tabii ki.
Survivor’a katılmışsın?
Evet, 2007 yılındaydı. Denk geldi aslında, o sıralar çalıştığım şirket Acun’un şirketi ile bağlantılıydı, Acun davet etti, ben de seve seve kabul ettim çünkü “once in a lifetime” denen, hayatta başına bir kere gelebilecek olan bir şanstı. Gittim, 3 ayımı Panama’da geçirdim, saçı sakalı birbirine karıştırdım.
Nasıldı?
İlk hafta çok korkunçtu ama ondan sonra süperdi. Şunu da açık açık söylemek istiyorum, bizden sonraki survivor’lar işin magazinsel boyutu olduğu için onları bizden saymıyoruz çünkü bizim yaptığımız gerçek survivor’dı. Bizim yarışmada en ufak bir kavga, tartışma olmadı o yüzden gündeme taşınmadı, herkes komün halinde bir arada yaşamayı bildi. Biz, bizden sonraki survivor’ları açıkçası reddediyoruz.
Biz diyorsun?
E tabii ki, Aslanlar-Kanaryalar’dı bizimki. Tabii ki sıkıntılar kavgalar oldu ama işin magazinsel boyutuna kaçmadık, kamera önünde oynamak istemedik, ünlü olmaya çalışmadı sonradan kimse. Programdan sonra kimse gidip Acun’dan iş dilenmedi. Birçok kişi şu anda bunu yapıyor, sonraki projesine girmeye çalışıyorlar. Acun bize de katılmayı teklif etti ama Survivor’dan sonra Var Mısın Yok Musun ya da Yok Böyle Bir Dans’a gitmek istemedik. O an hayatımızı anlatan şey oydu o sırada, ona gittik. Popüler kültürü ben hiç sevmiyorum normal şartlar altında, onun bir parçası olmayı da çok sevmiyorum ve kabul etmiyorum.
Ada’dayken, kendinle mücadele ediyorsun, zor koşullar altında fiziksel bir mücadele veriyorsun. Kendini küçük çapta bir süper kahraman gibi hissettin mi?
Kendimi süper kahraman gibi hissettim çünkü tek başınasın hakikaten, hayatta kalmaya çalışıyorsun. Balığını avlamaya çalışıyorsun, yemeğini bulmaya çalışıyorsun, aynı anda var olan enerjinle de yarışmalara katılıp bir şeyler yapmaya çalışıyorsun. Orada herkes süper kahraman sonuçta ama neticede en süper kahramana benzeyen galiba bendim!
Tek bir süper gücün olsa ne olmasını isterdin?
Güç olurdu herhalde çünkü kendimi çok güçlü hissetmişimdir her zaman. Fiziksel güçten bahsediyorum yani öyle uçayım, kaçayım, görünmez olayım, elimden ateş çıksın gibi şeyler değil. O yüzden Hellboy fikri hoşuma gitti.
“Kodum mu oturtayım” istiyorsun yani…
Kodum mu oturtuyorum zaten, istemiyorum ama öyle! Hahah.
Niye paranormal güçler gibi bir şey istemiyorsun?
Fazla şeyde gözüm yok! Paranormal şeylere çok ilgim var. Telekinezi mi deniyor, düşünceyle eşyaları hareket ettirme olayı olabilir. Tembel bir adamım zira!
Çocukluğunda kendini süper kahraman zannedip de yaptığın bir mallık var mı?
Evet, damın üzerinden uçmaya çalıştım, örümcek adam zannederdim kendimi. Biz ağaçlarda yetiştik küçükken, bir keresinde damdan bir borunun üzerine uçarım dedim, sonra kafamdaki izlerden bir tanesi ortaya çıktı. 8-9 yaşlarındaydım. Ama silahım nunçakuydu. Hani ninjaların vardır ya, kendimiz yapmıştık. Onları belimizde saklıyorduk, “oradan oraya uçacağım da nunçakuyu fırlatıp birini devireceğim” diye.
İlk okuduğun çizgi roman nedir?
Herkesin çocukluğunda ilk okuduğu çizgi roman Teksas Tommiks’tir ya hani, benim ilk okuduğum Captain America’ydı. Ama süper kahramanların bunalıma girme olaylarını sevmiyorum; mesela Captain America 5. kitabın bir yerinde “ben neredeyim, niye varım, ne için savaşıyorum?” diye bunalıma giriyor. Superman’de de vardır o, örümcek adamın içinden de kötü örümcek adam çıkıyor. Hepsinde var dikkat edersen, ama ben onu sevmiyorum, Yüzüklerin Efendisi’nde tekrar tekrar seyrederken de Frodo’lu kısımları hızlı geçerim, çünkü ağlıyor, bunalımda sürekli. O hayatı sevmiyorum ben, süper kahramansan süperliğini bil, her zaman güçlüyü oyna. Ben de öyle bir karakterim, çok fazla bunalıma girmeyi, tribe girmeyi seven, drama queen olan biri değilim. Çevremde öyle negatif enerjili insanları fazla kabul etmem. Her zaman süper pozitif enerjili değilim ama öyle gibi görünmeyi tercih ederim. Odur bence işin sırrı.
Hellboy, iyilik için savaşmasına rağmen cehennemden gelen ve özünde kötülük olan bir kahraman, senin de dediğin gibi pozitif görünmene rağmen özünden gelen kötülükler nedir?
Aslında çok var, hırsım var, hırsımı hiç sevmiyorum ve aslında bir kötülüktür. Hırslı olmak iyi bir şey değildir. Gıpta etmek iyi bir şey değil, ben çok gıpta ederim ama bunu hep pozitif yönde kullanmaya çalışırım, örneğin senin hayatına gıpta ediyorsam bunu kendime uyarlamaya çalışırım, ben nasıl ona benzer bir şey yaparım diye düşünürüm. Örnek alarak ama, çalarak değil.
Peki ucu başkalarına değen kötülüklerin neler?
Bana çok büyük kötülük yapan birilerine karşı nötr hale geliyorum, bu aslında yapılabilecek en büyük kötülük. İnsanları çok çabuk hayatımdan silebiliyorum; son üç senede, 15 senedir hayatımda olan çok önemli iki kişiyi hayatımdan çıkardım. Çok önemli gerekçelerim vardı, artık onlar benim için doğru insanlar değillerdi ve artık nötrüm onlara karşı. Başlarına ne gelirse gelsin umrumda değil. Yani hayatından birini çıkarırsın ama sonrasında başına bir şey gelse yardıma gidersin ya, benim öyle değil, ben kesinlikle silerim. Yanımdayken başına bir şey gelse, görmezden gelirim ve çeker giderim. Sildim mi çok kötü siliyorum gerçekten, yokmuş gibi davranıyorum. Aynı ortamda olabiliriz ama beynim onu algılamıyordur zaten. En büyük kötülük bu ya!
Şaka yapıyorsun değil mi? Çok kötü gerçekten bu söylediğin… yanında bir şey olsa dayanamazsın herhalde, müdahale edersin yine de.
Yok etmem. Onlara etmem. Yani bir insanı silebilmen için önemli bir şey olması lazım, öyle “borç verdin de paranı geri vermedi” mevzusu değil bu. Senin değerlerine, hayatına saldıracak ve bir olayla değil bu, ufak ufak, biriktirerek o insanın senin hayatında doğru insan olmadığını görerek. Senin hayatına yaptığı saygısızlıkları, çevreye ve sevdiklerine verdiği zararı görerek artık daha fazla kabullenmiyorsun ve o insanı hayatından çıkarıyorsun. O noktaya gelmesi çok kolay bir şey değil ama o noktadan sonra işin geri dönüşü yok. Sonra özür dileyip hayatına yeniden girmek istiyorum demesi umrumda bile değil.
Hellboy’un güçlü yanı fiziksel olarak güçlü olması…
Ve çevik olması! Kalas görüntüsünün altında atletikliği de vardır o kasasına göre. Eskiden ben de öyleydim, şimdi o kadar atletik değilim ama J
Senin güçlü yanın ne peki? Fiziksel gücünün dışında, bir karakter özelliği olabilir.
Benim güçlü yanım; olayların her zaman en kötü yanını düşünürüm, bir projeye girerken “worst case scenario”yu baz alırım, ama o hiçbir zaman olmayacakmış gibi pozitif yaklaşırım. Bir noktada Polyanna’cılık oynayarak devam ederim. Kendi hayatımda iz bırakacak büyük risklere girmem. Kendi işimi asla kurmam mesela. Bunun dışında sevdiğim işi yapıyor olmam çok önemli. Bir de süper kahramanlık gibi görünmüyor ama belki alakası vardır; müziği çok iyi bildiğimi iddia ediyorum. Egolu bir adam değilim ama bildiğim şeyleri söylüyorum. Sonuçta rock çerçevesinde olan her şeyi bütün sınırlarına kadar çok iyi kontrol ettiğimi düşünüyorum, bu da benim güçlü yönlerimden biri herhalde. Bir de pratik zekalı bir adamım, pratik zekası olmayan adamla da çalışamıyorum.
En zayıf yönün?
Tembelim. Çok! Aşırı! Özellikle rock’n’roll yaşayan insanların çoğunda hemen hemen vardır bu. Sabahları kalkamam, iş vardır ertesi güne ertelerim. “Bugünün işini yarına bırak”çı bir adamım, enerjim ne olursa olsun o tembelliği atamıyorum üzerimden.
Ama yine de bütün bu görevleri başarılı bir şekilde yürütebiliyorsun.
Ama hep öyleydim, 34 senedir ben çok tembelim, hayatımda hiç ders çalışmadım ama yine de iki üniversite bitirdim.
Hellboy’sun bu çekimde, cehennemden geliyorsun. Sence cehennem nasıl bir yer?
Bence öyle alevlerin olduğu bir yer filan değil, biz cehennemi dünyada yaşıyoruz, içimizde yaşıyoruz yani, o alevi içimizde taşıyıp kendimizi yakıyoruz. Bütün hatalara kendimiz giriyoruz, birinin suçu diye düşünmek çok yanlış, sen izin verdiğin için o sana zarar verebiliyor. Kaybettiğimiz büyüklerimiz, sevdiklerimiz, hayatımızdan çıkan insanlar, onlar gitmiyor aslında, sen cehenneme sürükleniyorsun. Öyle “ölüyoruz sonra aşağıya yanmaya gidiyoruz” diye bir şey yok, inanmıyorum ben. Kendi içimizde yarattığımız cehennem ve cennet var. Ben cehennemi de cenneti de bir gün içinde yaşayabiliyorum. İntikam duygusu çok büyük bir cehennem azabından çıkan bir şey ve bunda Türkiye’de bolca var.
Sen Queen’i çok seviyormuşsun, Freddie Mercury de bir yerde “ölünce cehenneme gitmek istiyorum çünkü tanıdığım tüm ilginç isimler orada olacak” demiş.
Ya evet, sürekli bu mesajı vermeye de çalışıyorum; ben popüler kültürden nefret ediyorum, yani 50 veya 60’tan fazla adamın aynı hikayeyi aynı anda konuşması beni çok rahatsız ediyor. Benim için hemen o hikayenin değeri düşüyor. Mesela sevdiğim grupların çok insan tarafından sevilmesinden nefret ederim, o yüzden o grupları çok fazla ön plana çıkarmamaya çalışırım, kendim dinlemeye çalışırım. İlginç tarafta olmayı da her zaman tercih ederim, ilginç arkadaşlarım olsun – kafası kırık da olsa, sakin de olsa – ama ilginç olsun. Popüler kültürün dışındaki herkes benim için candır, gelsinler, onlardan kalabalık da olsak fark etmez, ne demek istediğimi onlar anlıyor zaten.
Gerçek hayatta gerçek süper kahramanlar olabileceğine inanıyor musun?
Var zaten, şu anda gördüğümüz süper kahramanlar ne yapıyor bizim için; gözünden ışın çıkıyor, uçuyor, görünmez oluyor ama gerçek dünyada o kadar çok süper kahraman var ki Nobel Ödülü alan, çok özel kitaplar yazan, Guiness dünya rekorlar kitabına giren insanlar var, ha bunu kötülüğe karşı kullanmıyorlar belki. Ya da bizim yaptığımız şeyler belki: mesela Rock FM’de yayındayken, ben o şarkıları çalıyorken, insanlarla sesimle kontak halinde kalırken aslında birçok insana bazı mesajlar veriyorum. 50 ya da üzeri insanı pozitif ya da negatif etkileyebiliyorsam ben zaten süper kahramanım yani, önemli olan da odur. Anti-kahramanlar da var bu dünyada, onlar da insanları çok etkiliyor.
Sana iş olarak süper kahramanlık teklif edilse ama tek işin sürekli dünyayı kurtarmak olsa…
Çok sıkıcı!.. E kabul ederim yani, yaşama çok değer verdiğim için… Hayvanların yaşamasına insanların yaşamasından daha fazla değer veriyorum. İnsanlar olarak biz bu dünyaya sadece zarar veriyoruz. Hayvanlar ve doğanın, yani insanlar dışındaki her şeyin bir amacı var ve insanların amacının ne olduğunu hiçbir zaman göremedim. Eğer bu pozitif bir şekilde değişecekse, tabii ki kabul ederim. Ekolojik dengeden bahsediliyor, arıları kaldırsan 1,5 sene sonra dünya çöker filan; insanları kaldır dünya sadece güzelleşiyor. Yani bunu iyileştirmek için bir şeyler yapabileceksem, Türkiye’den başlamak üzere, düzeltme çabasına girerim.
Hayatında hiç paranormal bir olay yaşadın mı?
Çok özür dileyerek, ben yaşamadım. Ben hafız torunuyum, annem de zamanında falcılarla çok haşır neşir yaşadı. Ve onlar gözümün önünde hesapta hep öyle şeyler yaşadılar fakat bunu kabullenmeyi çocukluğumdan beri reddettim. Reddettiğim için de hayatımda hiç paranormal bir şey yaşamadım, yaşayacağımı da zannetmiyorum. Adı üzerinde gerçek üstü, gerçekle çok bütünleşeceğini zannetmiyorum onun. Paralel evrenlere inanıyorum, bizim dışımızda başka evrenler var, paralel olarak yaşadığımız. Ama dünyada olan paranormal şeylerin, mesela UFO gördük diyorlar ya, bana gözükmediğine inanıyorum. Ben var olduklarına çok inanmıyorum, yani varlar ama başka evrendeler ve bize bulaştıklarına inanmıyorum, o yüzden yaşamadım. Ama isterdim şöyle güzelinden saçları beyazlatacak bir tecrübe!
Sana ukala diyenler var.
Var!
Onlara Hellboy olarak ne söylemek istersin?
Gelin görüşelim derim! Ya ukala diyorlar; Ben insanları dinlemeyi çok fazla tercih ederim ve egoları çok yüksekte adamlara da kalkıp savaş açmamayı tercih ederim, onlar orada yaşasınlar. Ama yayında kendim gibi konuştuğum için, çok sivri konuşuyormuşum – sivri derken duyduğun kelimeler köşeli, anlamı değil – tok bir ses tonuna sahip olduğum için de insanlara çok bilmiş gibi geliyorum. Düşüncelerimin arkasında durmam da o hissi veriyor, bazı konularda da insanlarla tartışmayı tercih etmiyorum çünkü bambaşka dünyalarda yaşıyoruz, o dünyalarda yaşadığımız için de varlıklarını reddettiğim insanlar. Benim için önemli olmayan insanın benim hakkımda pozitif veya negatif olarak ne düşündüğü önemli değil, umrumda bile değil.