BİR GÜNLÜK ROCK STAR – GÜLÇİN
Bu, Gülçin’i bir rock star olarak belki de ilk ve son görüşünüz. Çünkü o, hayranlarını üzmemek adına hiç böyle bir kariyer yapmayı düşünmüyor. Hepsi grubundan tanıdığımız Gülçin bu röportajın yapıldığı günlerde heyecanlı bir şekilde ilk single’ını çıkarmaya hazırlanıyor. İnsanı şaşırtacak derecede çekingen durması, hiç aklımda yokken beni şıp diye bir röportaj için tuhaf sayılabilecek ilk sorumu sormaya itti.
Biraz çekingensin galiba?
Evet.
Eee ne oluyor da sahnede dönüşüyorsun?
Gerçekten öyle, insanlar benim sahneye çıktığımda daha farklı olduğumu söylüyorlar. Orada kendimi çok rahat hissediyorum, kendimmişim gibi ama gerçek hayatta sanki sakınmam gereken çok şey var hayatla ilgili, insanlarla ilgili.
Nelerden sakınman gerekiyor mesela?
Çok acıtıcı olabiliyorlar mesela, aşkta da öyle. Bir süre sonra acı çekmekten hissedemez hale geliyorsun, hani rock müzikte de vardır ya “Numb” diye şarkılar vardır bir sürü. İşte aynen öyle, çok severim.
Acı çekmemek için biraz kabuğuna çekilen bir insan olduğunu söyleyebilir miyiz o zaman?
Evet. O yüzden insanları ilk tanıdığımda çok gözlem yapıyorum, ondan sonra açılıyorum. Açıldığım zaman da kapıların sınırı yok, çok yakın olabiliyorum.
Hepsi grubundan ayrılman biraz olaylı oldu, tartışmalar oldu, birtakım şeyler iddia edildi. Bunu bir ayrılık gibi kabul edersek, bu ayrılıktan geriye sana neler kaldı?
Buna cevap vermeyeceğim.
Yooo kaçış yok!
Ben her zaman güzel şeyleri hatırlamak istiyorum, kötü şeyleri de unutmamaya çalışıyorum tabii ki çünkü insanın kendini koruması gerekiyor; her yaptığımız şeyden bir ders alıyoruz. Ama güzel şeyleri hatırlamayı tercih ediyorum. Güzel anılarımız, güzel arkadaşlıklarımız oldu.
Görüşmüyor musunuz şu an?
I-ıh.
O zamanlar senin evleneceğin, Dubai’ye yerleşeceğin ve bu yüzden gruptan ayrıldığın yazılıp çiziliyordu. O dönemde verdiğin bir röportajda da “aşkkolik değilim, işkoliğim ben” demişsin. Sana göre aşık olmak veya evlenmeyi istemek bir gruptan ayrılmak için yeterli bir bahane olamaz mı?
Tabii ki olamaz. Ben daha önceki bütün röportajlarımda benim işimin çok daha önemli olduğunu, hayatıma giren hiçbir erkeğin hayatımı yönlendirmesine daha en baştan izin vermeyeceğimi söylüyordum çünkü ben gerçekten çok prensipli biriyim. Bir aşk için hiçbir zaman bırakmam işimi çünkü bu mantıklı bir şey değil zaten. O yüzden böyle bir habere inanılmaması gerekiyordu. Zaten öyle bir durum da olmadı: aşkla hiçbir ilgisi yok gruptan ayrılmamın, kısa ve net budur. Başka bir sürü neden vardı.
Yani aşk olsa bile zaten böyle bir şeye asla izin vermem mi diyorsun?
Şöyle diyelim: daha en başından tanıştığım insanın hayatımı yönlendirmeye kendinde had bulacak biri olduğunu sanmıyorum, öyle birini hayatıma sokmam en baştan.
Diyelim ki birisiyle tanıştın, aşık oldun ve koşullar senin başka bir coğrafyada yaşamanı gerektiriyor, ama o sana hiçbir şeyi empoze etmiyor, seçim sana kalacak.
Başka bir ülkeye gidebilirim, sorun yok ama işimi bırakmam anlamına gelmiyor ki bu. Zaten o dönemde erkek arkadaşım Dubai’de yaşıyordu, yakın çevremin bildiği bir şeydi bu, programıma bakıp boş günlerimde Dubai’ye gidiyordum. En uçlarda yaşıyorum ben Akrep burcuyum, ya hep ya hiç – aşkım için her şeyi yaparım ama tabii ki prensiplerimi unutmamaya ve mantık çerçevesinde değerlendirmeye çalışıyorum.
O zaman aşk kaçıncı sırada geliyor senin hayatında?
Aşk olmazsa yaşayamam herhalde. Aşk olmazsa zaten öleyim aslında. Yaşarken, biz yalnız bile olsak bir şekilde aşk var içimizde. Bu sadece bir insana duyduğumuz bir aşk değil, her şeye duyduğumuz aşk olabilir, bir tutku olabilir. Bence bir tutku, bir aşk olmadan yaşamanın hiçbir manası yok.
Senin diğer aşkların neler peki?
Mesela şarkı söylemek. Aslında kendini geçmeye çalışmak benim aşkım galiba. Kendimi aşmaya çalışıyorum sürekli, hangi konuda olursa olsun. Yaptığım her şeyi iyi yapmaya çalışıyorum; dans okudum, şarkı söylüyorum ve bunun üzerine senelerce ders aldım, oyunculuk deneyimim de var. Yaptıklarımı hep profesyonel kademeye getirmeye çalışarak hep kendimi aşmaya çalıştım. Bana yaşamak için sebep oluyor, yoksa hiçbir manası yok, zaten çalışmamak gibi bir seçeneğim o yüzden olmaz herhalde.
Aşkta ulaşılabilecek en üst nokta nedir sence?
Ben ona ulaştığımı düşünüyorum aslında.
Nasıl yani?
Kendini kaybetmek gibi bir şey. Her şey çok güzel oluyor, hayat su gibi, hayatın bir manası oluyor.
Acı tarafı yok mu?
Ben şu cümleyi çok seviyorum, bu kendi düşündüğüm bir şey zaten: “bir insanı ne kadar çok seviyorsanız, sizi o kadar üzme potansiyeli oluyor”. O yüzden siz acayip bir aşk yaşadığınızda sizi en çok üzebilen kişi o oluyor. O yüzden çok zor dönemler geçirdim ben de, aylarca, bir yıl, bir buçuk yıl bile sürdü acısı gerçekten.
Şimdi ne durumdayız?
Şimdi iyiyim ama mesela kolaylıkla anlatabiliyorum, normalde hiçbir zaman özel hayatımı anlatmıyorum ama sonuçta bunlar beni güçlendiren şeyler. Anlatırken ne kadar güçlü olduğumu hissediyorum o yüzden anlatabiliyorum.
Şu anda hayatında aşk var mı?
Şu anda hayatımdaki aşk single’ım, çok emek verdik ve gerçekten iyi olması için uğraşıyoruz. Bebeğim gibi şu anda. Ama özel hayatımda biri yok.
Ne zaman çıkacak single?
Derginin piyasada olduğu tarihte çıkmış olacak, şu anda klip yapılıyor.
Hayatında birinin olmasını ister miydin şu anda?
Gözlerinin içi parlayarak, kıkırdamaya yakın gülerken diyor ki:
Şu anda istemezdim. Daha doğrusu istemiyorum…
Aşk için neyi asla yapmazsın ve hatta yapanı küçümsersin?
Bence, bir kadın veya bir erkek aşk için savaşmalı. Savaşmayan ve aşkına sahip çıkmayan kimseyi gözüm görmesin.
Aşk için asla şunu yapmam dediğin bir şey peki?
İşimi bırakmam.
Onun dışında bir şey söyle!
Kişiliğimle ilgili benim olduğum gibi kabul etmesi gerekiyor kesinlikle. Tabii ki esneyebilirim, bir insan için değişebilirim ama o bana “değiş” dememeli, o zaman inadına değişmeyebilirim.
Hepsi grubuyla yaptıkların dışında bildiğim kadarıyla bir albüm çalışman yok, o dönemde de yaptığın müzik özellikle gençlere ve çocuklara hitap ediyordu. Ama senin yaşın ilerledi artık, sıkılıyor musun bu durumdan? Çoluk çocukla uğraşıyormuş gibi hissediyor musun?
Yok. Ben 16 yaşındayken gruba başladık. O zamanlar benim hayalim gerçekten böyle bir şeydi, teenage bir kitle olduğumuz için, kendim teenage olduğum için o dönemde zaten teenage iş yapmak istemem çok normal. Daha sonra benle beraber seyirciler de büyüdüler, benimle birlikte isteklerim de olgunlaştı. Dolayısıyla şimdi zaten yaşadığım şeyleri yazıyorum, kendi şarkılarımı da yaptım, kendimi ifade etme fırsatım oldu. Şimdi bence büyüklerin de kendilerini bulabilecekleri şarkılar oldu. Çünkü belki çocukların yaşamadığı şeyler yazıyor şarkının içinde.
Ama genç kitleyle özdeşleşmiş bir imajın var ve çocuklar sana hayranlık duyuyorlar.
O imaj beni hiç rahatsız etmiyor, ben çok seviyorum çünkü ben kaç yaşına gelirsem geleyim – numara yapmıyorum gerçekten – insanlar çocuk gibi hareket ettiğimi görüyorlar çünkü içimdeki çocuğu öldürmek istemiyorum, onu terk etmiyorum. O yüzden empati de sağlayabiliyorum onlarla, çocukları da çok seviyorum, onların beni örnek aldığını da biliyorum, bunu çok büyük bir sorumluluk olarak taşımaya çalışıyorum. Onları da asla terk etmem, hala onları düşünerek iş yapıyorum ama aynı zamanda büyüklerin de seveceği hatta orta yaş kitlenin de seveceği şeyler yapıyorum bence şu anda.
Pop müziğin dışında caz vokal dersleri de alıyorsun, bu doğrultuda bir şeyler yapmayı düşünüyor musun? Sesin de bu tarza elverişli anladığım kadarıyla.
Evet, yani caz seviyorum, sadece kendimi geliştirmek için başladım ona çünkü teknik olarak zaten yatkın olduğum bir şeydi ve benim yorumumu çok güzel desteklediğini düşünüyorum. Evet, popüler bir müzik yapıyorum ama bence içinde çok güzel bir karışım oluyor. Cazı çok ciddiye alıyorum ve caz okuyan insanlara saygı duyuyorum. Ben caz söylüyorum, caz şarkıcısıyım demek istemediğim için onu biraz daha geliştirmek isterim ama bir gün mutlaka küçük bir sahnede caz konseri vermek isterim.
Senin için açılmış çeşitli hayran kulüpleri var, o sitelerde bir takım mektuplar var senin ağzından yazılmış, onları gerçekten sen mi yazıyorsun?
Fan sayfaları bir iki kere kendi aralarında seçme sorular derleyerek benimle röportaj yaptılar. Ben de onları cevaplandırdım. Birkaç istekleri oldu “lütfen bize yazı yazar mısın” diye ve yanlış bilgilerin olduğu bazı siteler var, ben o yanlış bilgilerin olmasını istemiyorum o yüzden de bazı sayfalara destek vermeye karar verdim. “Bu bilgi doğru, bu bilgi yanlış” şeklinde bazen desteklediğim oluyor.
Orada aşırı yumuşak bir dil kullanıyorsun, belli ki kelimelerin çok özenle seçilmiş, aslında orada biraz mesafeli bir duruş da var bence ve sürekli tekrarlandığını gördüğüm bir cümlen var: “her şeyi sizi düşünerek yapıyorum, hep aklımdasınız, hep aklımdasınız…”. O yaştakiler için ne ifade ediyor bilmiyorum ama bana bir süre sonra yapaylık gibi geliyor. Bir insan sürekli hayranlarını düşünerek hareket edebilir mi? Orada biraz şey varmış gibi geliyor…
Aslında hayır, şöyle bir şey: ben teenage iken ben de birilerinin hayranıydım, dünya çapındaki bir boyband’di. Ben onları çok iyi anlayabiliyorum, empati sağlayabiliyorum ve fan sayfalarında görüyorum; “sen nefesimsin” filan, yani bütün bir hayatı beni düşünerek yaşadıklarının görebiliyorum. Bu bir paranoya değil, beni görünce ağladıklarını görüyorum. Bunu yaşamadan anlatmak çok zor, anlattığım zaman sanki kendimi beğeniyormuşum gibi oluyor ama bizim teenage kitle çok daha farklı, örnek alıyorlar ve bu çok büyük bir sorumluluk. Örnek aldıkları zaman ben her hareketime dikkat etmek zorunda kalıyorum ve yaptığım her işte de onların hoşuna gitmeyecek şeyler yapmamayı kendime görev görüyorum. Mesela bir az önce bir çekim yaptık, rock star oldum ama normal albümümde rock star olsam hepsi ağlar.
Niye?
Bence ağlarlar çünkü bu, bir değişiklik adına yapılmış bir uç nokta. Ama bunun kendi albümümde yapsam onlar üzülürler. Mesela ben bunları düşünmek zorundayım, ben özel hayatıma da çok dikkat ediyorum; ben evleneceğim sandıkları zaman, o zaman bile birçok çocuk ağladı biliyorum, anneler babalar geliyorlar…
Ama senin hayatını ne kadar yönlendirebilir ki bu?
Yönlendiriyor gerçekten…
Sen onlar için bir idolsün, o yüzden hareketlerine dikkat ediyorsun, aslında cici bir kız tablosu çıkıyor ortaya ama senin de olmuyor mu hiç “kardeşim ben de böyleyim, beni böyle kabul etsinler” dediğin?
Yoo, ben zaten olmadığım biri gibi davranmaya çalışmıyorum. Zaten benim mükemmeliyetçilik takıntım var, biliyorum hiç kimse veya hiçbir şey mükemmel olamaz o yüzden kendimi çok eleştiriyorum ama doğru bir insan olabilmek için kendimi eğitmeye çalışıyorum. Bence zaten ruhsal seviyemizi yükselttikçe tekamül ediyoruz, tekamül etmeye çalışıyorum daha doğrusu. En başta bahsettiğim kendimi geliştirme olayı, bunun için yaşıyorum belki de, bunu da insanlara yansıtıyorum bence. Kesinlikle yapaylık değil, tamamen samimiyetle ilgili.
Yapaylıktan kastım şu: bence zaten açıkça görülüyor iyi niyetli olduğun ve iyi bir insan olmaya çalıştığın. Sadece şunu soruyorum, illa ki ehlileştiremediğin, törpüleyemediğin yanların vardır… Yok mu?
Ben öyle bir şey olabileceğine hiç inanmıyorum, bir insanın kendiyle ilgili yapamayacağı veya değiştiremeyeceği hiçbir şey yok. Fiziksel şeyleri bile değiştirebiliyoruz, estetik yaptırabiliyoruz. Bence zaten her şey değişim içinde, bunu durduramıyoruz
Kendinle ilgili memnun olmadığın yanların var mı?
Tabii ki var. Mesela çok kararsız olabiliyorum: bir şeyi o kadar ayrıntı düşünüyorum ki, o kadar mükemmeliyetçiyim ki kendimi çok yıpratıyorum, “bu iş böyle olmalı” diyorum ve olmazsa sanki dünya yıkılıyor. O an öyle uç bir nokta ki bir şeyin çok kötü olduğunu düşündüğüm anda bazıları diyorlar ki “saçmalama, güzel görünüyor”. Ben o anda intihar etmek istiyorum. Allah korusun tabii ki. İtibar çok önemli benim için, saygı duyulabilecek işler yapmak ve saygı duyulabilecek bir imaj vermek. Ben özel hayatımla çıkıp, saçma sapan şeyler yapıp saygı duyulmayacak şeyler yapmak istemiyorum. Ya da kötü bir görüntü gördüğümde, mesela bir fotoğrafta eteğimin biraz daha açılmış olması beni çok sinir ediyor ve ben bu ayrıntılara takılıyorum ve takılınca illa onu değiştirmek zorundayım çünkü o ufacık detay beni delirtiyor.
Biraz obsesif bir taraf var o zaman!
Evet, mükemmeliyetçilik takıntım var benim.
Aşırı bir kontrol etme arzusu mu var?
Aslında şimdiye kadar yani daha önce grupta olduğumuz zaman beğenmediğim şeyleri dile getirsem de bir şey değişmiyordu, bir şekilde uyumlu olmak için birçok şeye uyum gösteriyordum ama o zaman o uyumu gösteriyor olmak beni çok içten üzüyordu.
İçine sinmeyen bir şeyler yapmış oluyorsun gibi mi?
Evet, beğenmedim, olmadı, üzülüyorum ama herkes seviniyor o anda. Albümü dinliyorum diyorum ki çok kötü söylemişim, insanlar bana geliyorlar diyorlar ki o zaman “ya çok güzel sesin var, çok güzel söylemişsin”, ben diyorum ki “ben bunları hak etmiyorum çünkü daha iyi söyleyebilirdim”. Ben biliyorum çünkü daha iyi olabilir, yapabilirim, kendimi biliyorum. O zaman da kendime kızıyorum “daha iyisini yapabilirdin niye yapmadın“ diye. Kendimden yapamayacağım şeyler beklemiyorum aslında, mesela gidip de sörf yapayım gibi bir şeyim yok, bu tip şeyleri hiç yapamam. Yapabileceğim şeyler üzerine profesyonelleşmeye çalışıyorum ama yapamayacağım şeylere hiç dokunmuyorum.
O zaman bir şarkıcı, bir dansçı olarak varabileceğine inandığın en üst nokta ne peki?
Hiç öyle bir hayalim yok gerçekten, ben aslında akışıyla akmaya çalışıyorum. Uzak hedefler koymuyorum. Yakın hedeflerime ulaştıktan sonra bir sonraki noktayı belirliyorum, ben bu şekilde ilerliyorum aslında.
Kısa vadeli hedefler yani…
Kısa vadeli hedefler değil de her adımımda bunun uzun vadeli olabilmesini sağlayacak şeyler yapmaya çalışıyorum.
Daha somut hedefler mi diyelim o zaman?
Birazcık da hayal kurarken aslında kontrollü olmak belki de bu.
Bayağı bir kontrollü olma mekanizması var gibi sende!!
Ya ben çok garantici bir insanım aslında. O yüzden gruptan ayrılırken de çok düşündüm, önceden başlamış bir çalışmam da yoktu. Yıllarca devam ettirdiğim bir şey var, köklü olsun, gittiği yere kadar gitsin en sonuna kadar, biz güzel bir şey yakaladık bunu kaybetmek istemiyorum bilinci hep devam etti. Yani en sonuna kadar devam etmesini sağladım.
Sen bu kadar kontrollü bir insanken, aşık olduğun zaman ne kadar delirebiliyorsun?
Aşık olduğum zaman hala kontrollü oluyorum da… Ya ben çok seviyorum, yani normal insanları da çok seviyorum – bunun böyle hümanist, yapay durmasını istemiyorum, sevmediğim insanlar da oluyor tabii ki ama kabul etmeye çalışıyorum en azından. Çok sevdiğim için de, aşık olduğum zaman çok alttan alıp “evet bu benim için çok önemli biri, bunu kaybetmemek için her şeyi yapmalıyım, değer vermeliyim ve bunu göstermeliyim” bilinci var ama mesela özellikte Türk erkekleri mi bilmiyorum ama sevgisi için savaşmayan birini görmek istemiyorum. Ve biliyorum benden daha fazla seven erkekler oluyor beni ama ben daha çok özveride bulunuyorum nedense. Karşımdaki insanı mutlu etmek için birçok şeyi yapıyorum. Mutlu etmek beni çok mutlu ediyor. Sevmek beni daha çok mutlu ediyor sevilmekten belki de.
Şu an hayatında biri yok, yeniden aşık olmayı bekliyorsun belki de. Aşktan beklentilerin neler?
Şu anda aslında aşık olmayı beklemiyorum. Aşık olmak biraz da o moda hazır olmakla ilgili; her şey tamam bir tek hayatımda keşke aşk olsa diye bekliyorsun zaten ve geliyor. O zaman OK. Ama şu anda önemli bir iş yapıyorum, benim için hayatımda çok önemli bir dönem bence ve o yüzden omzumda bir sorumluluk istemiyorum işte. Ya da işlerimi bu kadar düşünürken birinin beni kıskanmasını, ne yapıyorsun diye sormasını istemiyorum.
Bu koşullar altında aşk ne şekilde gelirse kabulün olur o zaman diye sorumu düzelteyim.
Ya, bir süre sonra kabulüm olur, şu anda ne olursa olsun kabulüm olmaz çünkü beni kim severse sevsin, görmek istemeyeceğim.
Büyük de konuşmamak lazım yaa…
Yani eğer şu an aşk gelirse ve ben kontrol edemezsem bunu, yazık olur, çünkü harcarım. Harcarım dediğim, sürekli işimi düşündüğüm için yeterince ilgi gösteremem…
Ama bir saniye aşk bu zaten, senin aklını çelecek, iş düşünecek halde olmayacaksın!
…. Yok… Şu dönemde öyle bir duruma geçemem.
Kişilik özellikleri sana uymadığı halde birine aşık oldun mu?
Yok, hep aynı kişiliklere aşık oluyorum. Kova burcu ya da boğa burcu.
Yani?
Yani hepsinde aynı özellikler oluyor, yani birkaç kere oldum gibi algılanmasın ama sanırım iki kere oldum.
Nedir o özellikler?
Akılcı, yaptığı işi sonlandıran, tuttuğunu koparan, güven veren. Yani şey… Erkek yani.
Okuduğun kitaplardan ya da örnek aldığın insanlardan alıntılar yaparak konuşmayı seviyorsun. Ben sana kendi kelimelerinle aşk hakkında bilgece bir laf söyle desem ne söylersin?
Gurur ve ego aşkın inkar edilemez yüceliğinin yanında miniminnacıktır.
O yüzden, aşka cengaverce baş kaldırıp, ego ve gurur uğruna daha çok acı çekmektense, aşkın yüceliğine boyun eğmeyi ve elastikiyet sağlamayı bilmek gerekir.
Aşk bir cennet arayışıdır.
Bazen bir şarkı dinlerim ve gözlerimi kapatırım, o şarkı “aşk böyle bir şey olsa gerek” diye hissettirir bana. Sana bu hissi veren bir şarkı var mı?
Var. “Adele – Make You Feel My Love”. Aşk böyle bir şey.